Din ve bilim :

bilimist

bilimist Yazdı...



Dua etmenin ve inançlı olmanın gücü bilimsel olarak ispatlandı.

29 Nisan 2015 Bu içerik 13.026 kez okundu.

İnançlı olmanın, dua etmenin gücü bilimsel olarak ispatlandı



Dua Araştırmaları
Yapılan araştırmalara göre dua bir çeşit ‘sistemli yaratma enerjisi’dir. Ve bu sadece dinine bağlı kesimin yerine getirmesi gereken bir görev değildir. Evrenin yaradılış sistemi için, modern bilimin araştırma ve bulguları gösteriyor ki, dua bizler tarafından sistemin işleyişine etki edebilecek bir potansiyel taşır.
ABD’de yayınlanan ünlü haber dergisi ‘Newsweek’, 10 Kasım 2003 tarihli sayısında ‘Allah ve Sağlık: Din Bir İlaç mı? Bilim Neden İnanmaya Başlıyor? (God and Health:Is Religion Good Medicine? Why Science is Starting to Believe?)’ başlığı altında dinin iyileştirici etkisini kapak konusu yaptı.
Newsweek’in anketine göre; insanların %72’si dua ederek.

Düşünce Enerjisi Yaşam Alanımızı Belirliyor

Kuantum fizikçisi Dr. John Hagel’in “Bedenimiz aslında düşüncelerimizin ürünüdür. Duygu ve düşüncelerimizin doğasının, bedenimize ait fiziksel oluşumunun onun yapısı ve işleyişi üzerinde ne derece etkili olduğunu tıp alanındaki uygulamalarda da görmeye başladık.” Şeklindeki sözleri düşünce enerjisinin gücünü ifade ediyor.

Düşüncelerimizin biyolojimizi ya da yaşam alanımızı nasıl etkileyeceğine dair bir örnek verebiliriz. Örneğin placebolar; yani aslında hiçbir kimyasal etkisi olmayan, ama hastaya çok etkili bir ilaç olduğu inandırılarak verilen haplarda da, kişi iyileşmeyi beklediği için bağışıklık sisteminin şaşırtıcı bir şekilde güçlendiği gözlenmiştir. Burada, zihin gücünün iyileşmeye etkisi olabileceğini görüyoruz.
Dr. Masaru Emoto’nun su kristalleri ile yaptığı araştırmalar sonucu ortaya şaşırtıcı bir bilgi çıkmıştı. Su çevresindeki her duygu ve enerjiyi kopyalıyordu. Dua edildikten sonraki kristaller mükemmel görünüme sahip oluyordu. Buradan çıkan sonuç da, %70’i su olan bedenimizin kullandığımız sözcüklerin titreşiminden etkilenebildiğidir.

Dua ile Beyin Dalgalarınız Kontrol Altında
Doğal tıp, ayurveda ve sağlıklı yaşam gibi konularda çalışan Dr. Ender Saraç; Hürriyet gazetesine verdiği bir röportajda; “Zikir de meditasyon mantraları, reiki sembolleri gibi bir teknolojidir. Belli sesleri tekrar edip jeneratör gibi enerji üretirsiniz. Kuran’da geçen Allah’ın 99 isminden her biri, bir enerji köküdür. Bu dini, siyasi bir şey değil, bir teknoloji. Bunu mistik, dini, siyasi kalıplara sokan bizleriz.” diyor.

Dua esnasında, kişi yoğun konsantre halinde olduğu için güçlü beyin dalgaları yayabilmektedir. Böylece, duanın gerek zihindeki olumlu beklentinin bağışıklığı güçlendirmesi, gerek yaydığı enerjinin kuantum alanını etkileyerek kendine benzeyen frekanstaki şeyleri çekmesi, gerek de enerji alanını (aura) güçlendirmeye ve negatif etkilerden korumaya yönelik tesiri olduğunu görüyoruz.
Bilgi ve bilgeliği birleştirmek dileğimle!

Kaynak: K u r a n E n B ü y ü k M u c i z e , S a i d A l p s o y

*

Bilimsel açıdan Duanın faydaları Klinik deneyler, insanın kendisi ya da bir başkası için ettiği duaların, hem eden hem edilen kişinin fiziki ve ruhi yapısına olumlu yönde katkıda bulunduğunu gösteriyor. Duanın gücünü keşfeden ilaç şirketleri şimdi ‘duayı modern tıp’ ile birleştirmenin yollarını arıyor.


Amerikalı ünlü şarkıcı Aretha Franklin 60’lı yıllarda ‘I say a little prayer for you’ (Senin için küçük bir dua ediyorum) isimli şarkısını söylediğinde, kalpten dile getirdiği bu cümlenin, kısa bir süre sonra tıp dünyasında ter akıtan bilim adamlarına ilham vereceğini bilemezdi elbette. 70’lerden itibaren yapılan araştırmalar, dua etmenin, insan sağlığı üzerinde olumlu etki yarattığını gösteriyor! Duanın gücünü araştıran uzmanlar, şaşırtıcı verilere ulaşıyor. Klinik deneyler, insanın kendisi ya da bir başkası için ettiği duaların, hem eden hem edilen kişinin fiziki ve ruhi yapısına olumlu yönde katkıda bulunduğunu gösteriyor. Duanın gücünü keşfeden klinik, vakıflar ve ilaç şirketleri şimdi ‘duayı modern tıp’ ile birleştirmenin yollarını arıyor.
Sir John Templeton Vakfı, bu istikametteki arayışların meyvesi olarak ortaya çıkan ‘Mind-Body’ (Ruh/Beden) alanındaki araştırmalar için yılda 30 milyon dolar harcıyor. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü de ‘düşünce’ odaklı tıp için 3,5 milyon dolarlık bir fon ayırmış durumda. Dünyanın en ünlü kalp cerrahlarını bünyesinde barındıran Cleveland Clinic’in hemen yanı başında bulunan Case Western Reserve Tıp Fakültesi’ndeki doktor adayları, tıp tarihi ve hastaya genel yaklaşım konularında ‘hastanın inancı’ konusunu da ders olarak görüyor.
İngiltere’de binlerce insan hastanelerdeki yakınları için dua ediyor. Hatta birçok kişi, bir araya gelerek yakınları için toplu dualar ediyor. Dua edenler arasında doktorlar ve diğer sağlık personeli de bulunuyor. Bilim adamlarına göre grup dualarında daha güçlü bir frekans yakalanabiliyor.
Duanın maddi etkilerini gösteren en önemli araştırmanın sahibi ise, Harvardlı bilim adamı Herbert Benson. Dua eden kişilerin beyin MR’larını çeken Benson, bu tarama ile vücudun ve beynin dua ederken değiştiğini ortaya koyuyor. ‘Yaptığımız beyin taramalarında, düzenli şekilde ibadet eden kişilerin, diğerlerine nazaran daha düşük tansiyona sahip olduklarını, daha az gerilim içinde olduklarını görebiliyoruz.’ diyen Benson’ın bulgularına göre, dua ya da ibadet esnasında vücut fonksiyonları rahatlıyor ve beyin büyüyor. Yer ve gök dua üstünde durur der büyükler. Kur’an-ı Kerim’in tavrı çok nettir bu konuda: ‘Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olurdu.’ der ayette (Furkan, 25/77)’. Müslüman doğarken dua mırıltıları ile doğar, onunla büyür, günlük işlerine onunla başlar. Yalnız Müslümanların değil ehl-i kitabın ve hatta Budistlerin bile bütün kainatıdır dua.

Ellerde tesbih ‘Rab’ zikredilir. Ancak son yıllarda ‘dua etmek’ dini bir ritüel olmaktan bir adım öteye geçerek tedavi aracı olmaya başladı. Dua ile iyileşme süreci arasındaki bağlantıyı incelemek amacıyla yürütülen araştırmalar son derece önemli sonuçlar ortaya koyuyor. ABD ve İngiltere’de yapılan araştırmalara göre, hastalar için dua etmek, hastaların rahatsızlık belirtilerini azalttığı gibi, iyileşme sürecini de hızlandırıyor. Diğer bir deyişle; hem ‘dua eden’ hem de ‘dua edilen’ şifa buluyor. Durum böyle olunca başta Amerika ve İngiltere’de olmak üzere birçok ülkede ‘dua kulüpleri’nin sayısında artış gözleniyor. Birçok insan başı sıkıştığında ve hastalık kapısını çaldığında, doktorlarla birlikte duaya da başvuruyor.
Dua eden sıhhat buluyor 1960’lı yıllarda sadece şarkılara tema olan ‘dua’ 90’lı yılların ortalarından sonra ciddi anlamda araştırma konusu oldu. Bu tarihten sonra ABD’deki ‘dua ve sağlık’ konulu araştırmaların sayısı neredeyse ikiye katlandı ve ortaya çarpıcı sonuçlar çıktı. Sözgelimi, Michigan Üniversitesi’nin araştırmasına göre, dindarlarda depresyon ve stres daha az görülürken, Chicago’daki Rush Üniversitesi’nin araştırmasına göre, düzenli olarak ibadet ve dua edenlerdeki erken ölüm oranının, dine bağlı olmayanlara göre yüzde 25 daha az olduğu tespit edildi.
Dua eden kalp hastalarının, ameliyattan sonraki birkaç yıl içindeki ölüm oranlarının, etmeyenlere nazaran yüzde 30 daha az olduğu ortaya çıktı. Columbia Üniversitesi’nde yapılan araştırmada ise, üreme sorunları yaşayan kişiler için düzenli olarak dua okundu ve bir süre sonra bu kişilerdeki döllenme başarı oranının yüzde 8’den yüzde 16’ya çıktığı gözlemlendi. San Francisco Hastanesi’nde 393 kalp hastası üzerinde yapılan bir başka araştırmada ise, 150 hasta için düzenli olarak dua edildi. Tanımadıkları kişilerin kendilerine dua ettiği bu hastaların, ilaç tedavisine daha çabuk cevap verdikleri tespit edildi. ‘Dua ile terapi’nin yoğun olarak kullanıldığı Duke Üniversitesi’nden kardiyaloglar da dua eden hastaların daha hızlı iyileştiğini kanıtladı.
Üç yıl süren bu çalışmada 795 kalp hastasına dünyanın çeşitli yerlerinden, aralarında Amerika’da yaşayan Müslümanların, Nepalli Budist rahiplerin ve Manchester’li Hıristiyanların oluşturduğu 26 ayrı grup, dua etti. Yine 1998’de yayınladığı bir araştırmayla Dr. Elizabeth Targ, Afrika’daki bazı AIDS hastalarının toplu yapılan dualarla iyileşme gösterdiklerini kaydetti. Bazı araştırmalarda hasta ve dua edenin karşılıklı olarak birbirlerinden haberdar olmasa bile, ‘dua’nın yine şifa verici etkisini göstermesi, bilim adamları tarafından meselenin en etkileyici kısmı olarak nitelendiriliyor. Öte yandan inancın fiziki etkilerine yönelik bilim dünyasında sonuçları merakla beklenen son araştırma ise İngiltere’de yapılıyor. İngiliz bilim adamları, teologlar ve beyin uzmanlarından oluşan bir grup iki yıl sürecek bir çalışma sonucunda ‘Neden bazı insanların inançları güçlü, bazılarının değil?’, ‘İnancın acı üzerindeki etkisi nedir?’ sorularının cevabını araştırıyor.
İngiltere’de yeni oluşturulan ‘Zihin Bilim Merkezi’ne bağlı bilim adamları, bu sayede inancı, inancın gücünü ve sarsılma noktalarını anlamaya çalışacak. Grup duaları daha etkili Bilimsel çalışmaların da ‘duanın gücünü’ kanıtlaması doğal olarak dua gruplarının sayısını ve duaya olan talebi artırıyor. Nitekim İngiltere ve İrlanda’da sadece çeşitli Hıristiyan mezheplerine ait binin üzerinde dua grubu var. Küçük bir ada ülkesi olan Singapur’da bile 31 dua grubu bulunuyor. İngiltere’de bir milyondan fazla Hıristiyan’ın bağlı olduğu bir cemaatin sözcüsü Janet Holloway’a göre araştırmalar, duanın hastalar üzerinde pozitif etkisinin olduğunu kanıtlıyor. Holloway, ‘Birçok doktor alternatif terapiler arayışında iken biz de duayı bir alternatif olarak görüyoruz.’ diyor.
PSİKİYATRİ PROFESÖRÜ HAROLD G. KOENIG: Dindarlar daha uzun ve sağlıklı yaşıyor Dua etmeyenlere kıyasla, dua edenler üzerinde yaptığınız klinik deneylerden ne gibi sonuçlar elde ettiniz? Dua edenler ya da dindar hastalar, stresle daha kolay başa çıkıyor, depresyona girme oranları daha düşük oluyor, girseler de daha kolay çıkabiliyor. Depresyon, kişilerin hasta olduklarında yaşadıkları ciddi bir zihinsel sağlık sorunudur. Ümitlerini kaybedip her şeyden vazgeçerler. Din ve dua ise yaşama manâ katar, insana ümit verir. Bunlar ise kişinin ruhunu ayağa kaldırarak onu depresyondan çıkartır. Yaptığımız bir çalışmada, sağlıklı ve dua eden ihtiyarların, etmeyenlere oranla yüzde elli oranında, ortalama 6 yıl daha fazla yaşadıklarını gördük. Görüyoruz ki duanın zihinsel sağlığa katkısı, aynı zamanda fiziksel sağlığı da etkiliyor.

Yaptığınız klinik deneylerde sadece Hıristiyanlar üzerinde mi çalıştınız yoksa diğer dinlerin mensupları da araştırmalara dahil edildi mi? Amerika’dakilerin yüzde 90’ı Hıristiyan olduğu için bulgularımız doğal olarak Hıristiyanlarla ilgili haliyle. Bununla birlikte dünyanın diğer yerlerinde de, sınırlı da olsa Müslüman ve Yahudilere yönelik olarak benzer çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Müslümanlarla ilgili olan çalışmalar Malezya’da yapılıyor. Buna göre endişe, depresyon ve üzüntü, dua edildiğinde ya da Kuran okunduğunda hissedilir derecede azalıyor. Bildiğim kadarı ile dua ya da Kur’an okumanın fiziksel sağlık üzerindeki etkilerine dönük bir çalışma yok. Ama yapılırsa aynı sonuçları vereceğine eminim.
Dua etmenin, çaresi olmayan hastalıkların tedavisinde önemli bir rol oynayabileceğine inanıyor musunuz? Dua etmek, iyileşmeyi hızlandırabilir mi? Son yüz yıl içersinde yapılan bin 500 çalışmadan hareketle, ki bu çalışmaların yüzde ellisi dindar insanların zihinsel ve fiziksel olarak daha sağlıklı olduğunu göstermekte, dua etmenin gerçekten de tedavi edilemez hastalıklar üzerinde etkili olduğunu ve iyileşmeyi hızlandırdığını söyleyebilirim. Tabii ki daha da fazla araştırma lazım. Ama, eldeki veriler, düzenli dini hayat yaşayan kişilerin, daha mutlu, fiziken ve ruhen daha dirençli olduklarını gösteriyor. Ruhen sağlıklı olmalarının, bağışıklık, kan ve kalple ilgili sistemler üzerinde de olumlu etkisi olduğunu biliyoruz. Stres, bedenin doğal tedavi sistemlerinin direncini kırıyor. Dua ve dini yaşam ise stresi azaltıyor, iyileşmeyi hızlandırıyor. Ama tabii ki bundan kişilerin sadece hastalandıklarında dua etmeleri gerektiği sonucunu çıkarmamak lazım. Sağlıklı iken de edilmeli ki, savunma sistemleri sürekli tetikte olsun, beden direnci düşmesin. Böylelikle sağlıklı kararlar alabilirler, bu da stresi azaltır.

LARRY SCHERWİTZ, PH. D. (California Pasifik Tıp Merkezi) ‘Enerjimiz dua ile zaman ve mekânı aşıyor’ Dua, hayatımızda büyük bir rol oynuyor. Üstelik sadece dua edilen adına değil, dua eden adına da. Dua etmek, bir tür amaç, dikkat ve istikamet harmonisi. Aynı zamanda kalbi, kutsal olana açmak manâsına da geliyor. Böylelikle amacımızı ve dikkatimizi kalbimiz sayesinde bir yere kanalize ediyoruz. Şöyle de diyebiliriz; dikkatimiz ve kalbimizdeki enerji, dua yoluyla, zaman ve mekanı aşıyor. Tabii bu, bu konu üzerinde araştırmalar yapan biri olarak benim kişisel yorumum. Bir de araştırmalar var. Çoğu kontrollü olan bu araştırmaların sonuçlarına göre; dua etmenin insan organizması üzerinde, birçok durumda, mütevazı ama istikrarlı bir etkisi var. Ne kadar çok dua edilirse, bu etkinin daha da artacağına dair emareler olmakla birlikte, henüz bunu destekleyecek yeterli veri elde etmiş değiliz. Ama sonuçlar, inancımızı destekliyor. Peki dua herhangi bir hastalığın tedavi süresini kısaltıyor mu derseniz; hastalık ve tedavi, sadece bedenle değil, ruh hali, kalp ve ruhun kendisiyle de ilgili bir süreçtir, derim. Duanın kalp ve ruh üzerindeki etkileri ortada iken, hastalığın iyileşmesine yardımcı olmuyor diyemeyiz.

ENES ERGENE (İlahiyatçı-yazar) ‘Müslüman’ın bütün kâinatı duadır’ Dua ve zikir, Müslümanların her zaman en önemli gündemidir. Dua ve zikir, bir Müslüman’ın bütün hayatını kuşatır. Nitekim Kur’an açık olarak şöyle der; “Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin, sık sık anın. O’nu sabah-akşam takdis ve tenzih edin...” (Ahzab, 33/41); “Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olurdu.” (Furkan, 25/77); “Anın beni ki, anayım sizi.” (Bakara, 2/152); “Onlar Allah’ı ayakta, oturarak, hatta yan gelip yatarken de anarlar.” (Âl-i İmran, 3/191)... Burada ideal bir Müslüman’ın portresi çizilir âdeta. Yani bir anlamda onun zikir ve tesbihle sürekli iştigali vurgulanır. Bu süreklilik onu evrâd u ezkarla bütünleştirir. Nasıl günde üç defa cismani açlığını giderme ihtiyacı duyuyorsa, öyle de, her hali ve tavrında Allah’ı zikrederek rûhî ve manevi açlığını giderir. Velhasıl, Hz. Ali (ra), Efendimiz’in (sas) talim ettiği gece okunacak duaları hayatı boyunca hiç terk etmemişti. Kendisine, “Nehrevan gecesi de mi?” diye sorulduğunda, “Nehrevan gecesi de.” buyurdular. İmam Rabbâni Hazretleri bir nâfile ve evrâd âşığı idi. Üstat Bedîüzzaman Hazretleri üç cilt olan Mecmûatü’l-Ahzâb’daki duaları, onca meşgalesine rağmen on beş günde bir hatmediyordu. Bir taraftan risaleleri yazıyor, Kur’an’la meşgul oluyor, mahkeme ve müdafaa işleriyle uğraşıyor, yazılan risaleleri tashih ediyor ve bin türlü rûhî ve manevi baskıya maruz kalıyor, ama yine de Mecmûatü’l-Ahzâb’ı okumaya devam ediyordu. Hem talebelerinin hem de meskûn bulunduğu mahallerdeki komşularının şehadetiyle, geceleri sabahlara kadar ibadet ve ezkâr ile âh-u zâr ediyordu.

*

"Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir." (Mümin, 60)

"Çağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek" anlamlarına gelen dua, Kuran'a göre "insanın içten bir kalp ile Allah'a yönelmesi, O'na muhtaç bir varlık olduğunun bilinci ile sonsuz güç sahibi, Rahman ve Rahim olan Allah'tan yardım dilemesi"dir. Hastalık anları da insanın bu acizliğini daha net hissettiği, Allah'a yakınlaştığı anlardan biridir. Ayrıca hastalıklar Allah'ın takdiriyle gerçekleşen çok hikmetli bir imtihan, dünya hayatının geçici ve kusurlu olduğunu hatırlatan bir uyarı, sabreden ve tevekkül edenler için ahirette bir ecir ve mükafat kaynağıdır.

İman etmeyen kimseler ise, bir hastalıkla muhatap olduklarında kendilerini iyileştirecek olanın, doktorlar, ilaç veya hastanenin üstün teknolojik imkanları olduğunu düşünürler. Sağlıklıyken vücutlarındaki sistemi çalıştıranın, hastalandıklarında şifa verenin, gerekli ilacı, doktoru var edenin Allah olduğunu düşünmezler. Pek çok kişi ancak doktor ve ilaçların yetersiz kaldığına kanaat getirince, Allah'a yönelir. Böyle bir durumdaki kişi, içinde bulunduğu zor durumdan onu ancak Allah'ın kurtarabileceğini anlayarak, yalnızca Allah'tan yardım diler. Allah, bu ahlakı bir ayette şöyle bildirmektedir:

"İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken ya da ayaktayken bize dua eder; zararını üstünden kaldırdığımız zaman ise, sanki kendisine dokunan zarara bizi hiç çağırmamış gibi döner-gider. İşte, ölçüyü taşıranlara yapmakta oldukları böyle süslenmiştir." (Yunus, 12)

Halbuki insanın sağlıklıyken ya da bir zorluk, sıkıntı içinde olmadığında da dua etmesi, Allah'ın kendisine verdiği rahatlık, sağlık ve diğer tüm nimetler için şükretmesi gerekir.

Dua ile ilgili çok önemli bir konu da şudur: Sözlü duanın yanı sıra kişinin fiili dua olarak çaba sarf etmesi de son derece önemlidir. Fiili dua, kişinin herhangi bir isteğine ulaşmak için elinden gelen her şeyi yapmasıdır. Örneğin hasta bir kişinin sözlü duanın yanı sıra mutlaka uzman bir doktora başvurması, kendisi için faydalı ilaçları kullanması, gerekli ise hastanede tedavi görmesi, hassas bir bakım altında olması da gerekebilir. Çünkü Allah dünyada meydana gelen tüm olayları belli sebeplere bağlamıştır. Dünyadaki ve evrendeki her şey Allah'ın koyduğu kanun ve kurallara göre işler. Dolayısıyla kişinin de bu sebeplere uygun olarak gerekli tedbirleri alması, ancak bunları etkili kılacak olanın Allah olduğunu bilerek, tevekkül, teslimiyet ve sabırla sonucunu Allah'tan beklemesi gerekir.

İmanın ve duanın hastaların üzerindeki olumlu etkisi, tedavi sürecini hızlandırması doktorların da dikkatlerini çeken, tavsiye olarak dile getirdikleri bir konudur. ABD'de yayınlanan ünlü haber dergisi Newsweek, 10 Kasım 2003 sayısında "Allah ve Sağlık: Din İyi Bir İlaç mı? Bilim Neden İnanmaya Başlıyor?" (God & Health: Is Religion Good Medicine? Why Science is Starting to Believe?) başlığı altında dinin iyileştirici etkisini kapak konusu yaptı. Allah inancının insanın moralini yükseltip hastalıktan daha kolay kurtulmasını sağladığına değinilen makalede, bilimin de inançlı insanların hastalıkları daha kolay ve çabuk atlattığına inanmaya başladığını bildirdi. Newsweek'in anketine göre, insanların %72'si dua ederek hastalıktan daha çabuk kurtulduklarına, duanın iyileşmeyi kolaylaştırdığına inanmaktadırlar. ABD ve İngiltere'de yapılan araştırmalarda da, hastalar için dua etmenin, hastaların rahatsızlık belirtilerini azalttığı ve iyileşme sürecini hızlandırdığı sonucu elde edilmiştir.

Michigan Üniversitesi'nin araştırmasına göre, dindarlarda depresyon ve stres daha az görülürken, Chicago'daki Rush Üniversitesi'nin araştırmasına göre, düzenli olarak ibadet ve dua edenlerin erken ölüm oranı, dine bağlı olmayanlara göre yüzde 25 daha az olarak tespit edilmiştir. Duke Üniversitesi'nin anjiyo operasyonu geçiren 750 hasta üzerinde yaptığı bir başka araştırmada da, "duanın iyileştirici gücü" bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Dua okuyan kalp hastalarının, ameliyattan sonraki birkaç yıl içinde ölüm oranlarının yüzde 30 daha az olduğu tespit edilmiştir.

Allah'ın Kuran'da bildirdiği dualardan bir kısmı şöyledir:

"Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik."(Enbiya, 83-84)

"Balık sahibi (Yunus'u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız." (Enbiya, 87-88)

"Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın." Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi." (Enbiya, 89-90)

"Andolsun, Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik." (Saffat, 75)

Dua sadece hastalıktan ya da dünyevi sıkıntılardan, zorluklardan kurtulmak için olmamalıdır. Samimi iman eden bir kişi, her zaman Allah'a dua etmeli ve Allah'tan gelecek her karşılığa razı olmalıdır. Kuran'da pek çok ayetle bildirilen dua ibadeti, günümüzde bilimsel olarak da faydalarının ispatlanması Kuran'ın mucizevi özelliğini bir kez daha göstermektedir:

"Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar." (Bakara Suresi, 186)


Yorumlar

Henuz yorum eklenmedi ilk ekleyen siz olun .Yorum Ekle
b